Güneş bugün tam da olması gerektiği  yerden olması gerektiği saatte doğmuştu.

 Gözlerimi hafifçe açtım. Odama özellikle kalın bir perde seçmiştim. Ancak gece perdeyi kapatırken ortada hafif bir açıklık bırakmışım ve o ufacık yerden odama giren sıcak ve beni yumuşacık hissettiren misafirim yatağımın yanına oturmuş bana "hadi kalk bugün yeni bir gün ve her şey çok güzel olacak!" diyordu. Önce uyanmamak için direndim ama misafirim beni öyle bir tutuyordu ki tüm sıcaklığını kemiklerimde hissettim. Minik kedim mırmır gibi yatağımda gerindim ve gözlerimi açtım. Misafirimin içeri tamamen girmesi için perdemi sonuna kadar açtım.

 Güneş dağların arasından süzülüyor bana adeta merhaba diyordu. Gülümsedim ve pencereyi açtım. Ankara'da bir ilkbahar günüydü ve pencereyi açmamla odaya buz gibi havanın girmesi bir oldu. Evet, Ankara'da kimsenin uyanmadığı saatlerde hava gün içindeki sıcaklığının aksine sabah erken kalkanlara inat edercesine soğuk oluyordu.

 Güneş evime gelen en yakın arkadaşım gibiyken rüzgar sürekli makyaj malzemelerimi kullanmak isteyen komşu çocuğu gibiydi. Soğuk, güneşin ısıttığı bütün kemiklerimi dondurdu ama kendime gelmemi sağladı.

 Elimi yüzümü yıkmak için banyoya gittim. Duş bana vahşi cazibesiyle "gel" diyordu. Dayanamadım ve kısa bir duş aldım. Duş alırken vücudumda dolaşan damlaları ve bu damlaların açtığı yolları izliyordum. Damlaların gideceği yol belliydi. Koca bir kıyamet günü zombilerden kaçan insanlar gibi hepsi aynı yöne ve karmaşanın hakim olduğu oluğa doğru gidiyorlardı. Sonra kısa bir lağım yolculuğu ardından özgürlük onları bekliyordu.

 Su damlalarının aksine benim gideceğim yol belli değildi. Aslında geçen sene yolumu belirlemeye çalışmıştım. Yıllardır yalnızdım. Yalnızlığımın sebebi hep o mükemmel aşkı bulma isteğimdi. Bir ara bulduğumu sanmıştım.

 Herkes yaşamıştır, midede kelebek uçması, hayatının merkezine onu koyma ve sonunda büyük hüsran...

 Sonra 2017 senesinde biriyle tanıştım. İdeal eş adayıydı. Beraberken eğleniyorduk, çocukları ve yemek yemeyi seviyordu. Evet, şaşırmayın bence yemek yemeyi seven biri çok önemli. Ama olmadı sevemedim. Uzunca süre görüştük ama olmadı işte ilişkiye yaklaşamadım. Ya da o yaklaşamadı. İstedim ama yapamamıştım.

 Belki korktum. İşim, eşim ve geleceğimi düşünme fikri beni korkuttu bilmiyorum.

 Duvara dönmüş geçmişimi düşünürken birden suyun soğumasıyla kendime geldim. Su damlalarının çoğu özgürlüğüne kavuşmuştu. Benimse hala yolum belli değildi.

 Fikirlerimden kaçarcasına duştan çıktım. Aynadaki yansımama odaklandım. Biri bana bakıyordu ama ben onu tanımıyordum. Saçlarımı gecenin karanlığından güneşin aydınlığına boyatmıştım. Yine de kendimi beğenmiyordum. Son dönemlerde yaşadığım mni depresyom paketi nedeniyle kilo almıştım.

 Yüzümde belki de içimin derinliklerinde bir eksiklik vardı. Aynaya her baktığımda gözlerim o eksikliği arıyor doldurmak için çabalıyordu. Gülümsedim, belki o boşluk dolar diye umdum ama dolmamıştı.

 Odama gittim usulca. Kapıyı açmamla yaramaz komşu çocuğunun yüzüme vurması bir oldu. Pencereyi açık unutmuştum. Hemen kapattım ve üstümü giyinmeden, saçımdaki havluyla yatağın ortasına oturdum.

 Odamı döşerken bütün eşyalarımın beyaz olmasına özen göstermiştim. Beyaz, renk bile değildi. Benim gibiydi renklerin içinde adı geçiyordu ama renk değildi. Ama o yalnız değildi kendisinin aksi olmasına rağmen siyahı vardı. 

 Hazırlanmam gerekiyordu. Yatağın ortasına oturmuş aynadaki yansımama bakıyordum. Sanki çıkıp yanıma oturacakmış ve kendi dedikodumuzu yapacakmışız gibi onu izliyordum.

 Telefonum titredi. Sabahın köründe kim bu diye düşünürken mesajın askerdeki arkadaşımın nizamiye önündeki fotoğrafı olduğunu fark ettim. Hemen tebrik mesajı attım.

 Tunca iyi çocuktu. Çoğu zevkimiz birbirine uyuyordu ama biz uymuyorduk. O benden çok farklıydı. Aile yapısı, hayata bakış açısı her şey çok farklıydı. O nedenle sadece arkadaş olarak kalmaya karar vermiştik. Bazı şeylerin başlamadan bitmesi gerekir bu da öyle bir şeydi.

 Yataktan zıpladım. Evet tam olarak zıpladım çünkü sabah annemle kahvaltı edecek sonra da arkadaşlarımla buluşacaktım. Babam çoktan evden çıkmıştı annem sabah yürüyüşünden dönmek üzereydi.

 Hareketli bir müzik açtım ve aynadaki yansımama sırıtıp dans etmeye başladım. Dolaptaki kıyafetlerimi farklı kombinasyonlarla deniyordum. Dans ederken zor oluyordu tabi ama eğlenmem şarttı. Hayatımın nereye gideceği belli değildi ama bu yol eğlenceli olmalıydı.

 En sonunda en uygun kıyafeti seçtim. Saçlarımda doğal bir dalga olsun diye üstten maşaladım. Zaten saçlarım kısa olduğu için işim de kısa sürmüştü.

 Annem o sırada eve gelmişti ve onu da dans etmeye zorladım. "Deli kız" deyip gülüyor bir yandan da dansa ayak uyduruyordu.

 En sonunda gülüşerek kahvaltı masasına oturduk. Sitedeki son dedikoduları annemden aldıktan sonra odama çekildim.

 Makyaj dolabımı açtım. Komşunun çocuğu gelse ancak bu kadar dağıtabilirdi dolabı. Hızlıca toparladım ve makyajımı yapmaya başladım. Bordo rujumu sürdükten sonra aynaya yaklaşıp "bugün her şeye yeniden başlıyoruz" dedim.

Çantamı aldım ve o gün olacaklardan habersiz dışarı çıktım.

Yorumlar